Yunuslar özgür olmalı / Yunuslarda “Esaret X Özgürlük”

Yunuslar özgür olmalı – Prof. Dr. Bayram Öztürk

Karadeniz ülkeleri arasında bilimsel işbirliği giderek somutlaşıyor. Ülkemizin son yıllarda Karadeniz’den avladığı balık miktarı sürekli azalmakta. Özellikle Karadeniz’le özdeşleşmiş olan hamsi, palamut, lüfer gibi balıkların azalması, yunusların aşırı çoğalarak, bu ticari değeri yüksek balıkları yemesiyle açıklanmaktadır. Ancak bu, tam bir spekülasyondur. Eski balıkçılar denizde yunus sürüsü gördüklerinde birbirlerine, “Payını bana satar mısın?” diye pazarlık yaparlardı. Bilirlerdi ki yunuslar birçok balık türünü önüne katıp kıyıya sürecek balıkçılar da daha az masrafla kolayca balık avlayacaklar. Yunuslar çoban köpeklerinin görevini yaparlardı balıkçılara. Şimdiki balıkçılar ise konudan bihaber spikerlere Karadeniz’deki balıkları yunusların bitirdiklerini söylüyor. İki balıkçı arasındaki fark eskisinin farkında olmadan ekolojik bilgisini kullandığı, yenisinin ise, ekoloji cahili olması. Acaba Karadeniz’deki yunusların popülasyonu gerçekten arttı mı? Avlanan yunus miktarı nedir? Son sayımlar neyi gösteriyor? Bu sayımlar ne kadar güvenilir? Askeri amaçlarla kullanılan yunus sayısı nedir? Boğaz trafiği bu hayvanların göçlerini etkiliyor mu?

Önce şunları hatırlamak gerekir; Karadeniz’de bulunan üç yunus türü mutur, afalina ve tırtak (Phocoena phocoena, Tursiops truncatus veDelphinus delphis) Rusya, Romanya ve Bulgaristan tarafından 1966’ya kadar avlandı. Türkiye ise avcılığı 1983’te yasakladı. En yüksek av 1938’de 135-140.000 yunus ile yapıldı. Avcılık, alamana denilen ağlarla sonra da tüfeklerle vurmak suretiyle devam etti. 1948’den 1983 yılına kadar balıkçı kooperatiflerine 500 kadar tüfek ile 750.000 kadar mermi dağıtıldı. Ülkemizin 1983 yılına kadar avladığı yunus miktarı hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamakta ancak bu sayının her yıl için 30.000 birey civarında olduğu tahmin edilmekte. Avlanan yunuslar işlenerek un ve yağ yapımında kullanıldı. Yunus yağı başta D vitamini ilaçları için iyi bir hammaddedir. Türkiye’den sonra en fazla avcılık ise eski Sovyetler Birliği’nde yapıldı. Karadeniz’de “Difrin” olarak bilinen ve kazanlarda yunus kaynatma işi uzun zamandır artık yapılmıyor. Ünlü seyyah Bijişkyan’a göre avcılık en fazla Sürmene’de yapılırmış.

1966’da Romanya, Bulgaristan ve Rusya yunus stoklarının azaldığı gerekçesiyle avcılığı yasakladılar. Bu yasaklamadan önce ise havadan ve denizden sayımlar yapıldı. Türkiye’de ise avcılık 1983’e kadar sürdü, uluslararası protestolar karşısında ise avcılık yasaklandı.

Karadeniz’deki üç türe ait yunus miktarı 1971’de 443.800 birey olarak belirlendi. 1980’de 200.000, 1982’de 190.000, 1984’te 60.000, 1987’de ise 113-160.000 birey olarak sayım yapıldı. Bu veriler Ruslara ait ve birçok hata ve çelişki içerebilir. Örneğin Karadeniz’in Türkiye kıyılarıyla Kafkas Rusya kıyılarındaki türlerin bollukları farklı olmalıdır. Ayrıca yıllık doğum, büyüme, ölüm oranları gibi her türün popülasyonuna ilişkin veriler eksiktir. Dahası uçakla yapılan gözlemlerde erkek dişi ayrımı için yapılan kabullenmelerdeki tutarlılık gerekçeleri zayıftır. Türkiye’de yapılan bir araştırmada ise üç türe ait yunus sayısı 454.440 olarak bildirilmiştir. Türk ve Rus araştırmacıların sayılarının bu kadar farklı olması metot farkına bağlanmaktadır. Ancak bu konudaki giz hâlâ çözülmüş değildir. Bilimci diliyle araştırmaya açıktır. Karadeniz’deki toplam yunus miktarı 1930’larda ise 1,5-2 milyon olarak bildirilmiştir. Ne olursa olsun günümüzdeki yunus miktarının sadece yüzbinler mertebesinde olduğu kabul edilmektedir. Türkiye kıyılarında yaşayan yunus miktarının ayrıntılı olarak ortaya çıkarmak bizim görevimiz. Kalkan ağlarına takılan hayvanların sayıları ise daha kolay hesaplanıyor. Yakakent/Gümenez bölgesinde 1990-1993 döneminde öyle hayvanlar ağlara takılıp kıyıya çıkarıldı ki şaşmamak elde değil. Karaya vuran veya ağa takılan yunusların yağını çıkarıp büyük varillere konularak kamyonetlerle götürüldüğünü bilirim.

Yunuslar ne kadar balık yerler? Bu sorunun cevabı türlere göre değişir ama ortalama olarak bu 5- 10 kg ./gün olarak hesaplanmaktadır. Bu hayvanların gıdalarının en az yüzde 90’ını balıklar oluşturur. Uzatma ağlarına takılıp ölen yunusların mide muhteviyatı incelendiğinde midelerin yüzde 80’i boş olduğu görülüyor. O halde, Karadeniz ekosisteminin bozulmasından bu hayvanlar da etkileniyor. Yani Karadeniz’deki balıkları yunuslar bitirmiyor. Ana neden, balık stoklarındaki azalmadır. Son veriler Karadeniz’den Marmara’ya ve Marmara Denizi’nden Karadeniz’e geçen yunus sürülerinde azalmalar olduğunu gösteriyor.

Bu azalma sadece balık göçlerinin azalmasıyla ilgili değil, azalmada İstanbul Boğazı’ndaki deniz trafiğinin büyük etkisi var bence. Çünkü “Akustik travma” yani gürültü kirliliği bu hayvanları rahatsız ediyor. Bu nedenle son yıllarda deniz memelileri için kritik habitat özelliği olan Uluslararası darboğazlarda deniz trafiğinin düzenlenmesinde bu hayvanların yaşam alanlarının korunması konusu da dikkate alınıyor. Karadeniz’deki yunuslar askeri amaçlarla kullanıldı mı? Ne yazık ki evet. Rus ordusunda yunus filosu mayın toplama ve keşif görevi yaptı uzun süre, Amerikan ordusundaki yunusların 55 tanesi emekli olunca Ruslar da filoda azaltma yaptılar. Her yunus aslında bir keşif veya mayın tarama gemisi gibi önemli. Eğitimleri de kendisi de sudan ucuz, öldüklerinde arkalarından ağlayanlar yok, sigorta veya tazminat isteyenler yok.

Son zamanlarda ülkemizin birçok yerinde yunus gösteri merkezleri açıldı. Bu merkezler için gereken hayvanlar ya ithal edildi veya bizim denizlerimizden yakalandı ve adeta esir kamplarına yani gösteri merkezlerine götürüldü. Denizden yakalananların bir kısmı öldü, bir kısmı yaralandı. Yakalanıp gösteri merkezlerine getirilenlere ise havuzlarda gösteri yaptırılarak esir ticaretine devam ediliyor. İstanbul’dan Alanya’ya kadar en az on adet gösteri merkezi var. Bunların kapatılmasıyla ilgili kampanyalar devam ediyor. Bazı turizm acentaları ve çevreci gruplar bu konuda eylemler yapıp turistlerin dikkatini çekerek destek bekliyorlar. Ama gösteri merkezlerinde sadece yunuslar değil, foklar ve deniz aslanları gibi hayvanların çoğunun yaşam koşulları kötü.    

Bence bütün yunuslara özgürlük gerekir. Havuz gösterilerinde kullanılan ve denizden yakalanan yunuslar modern esirler veya kölelerdir. Esirlik engin denizlerde yaşamaya alışmış bu soylu hayvanlara hiç yakışmıyor. Yunus görmek isteyen doğada görsün. Zaten son yıllarda balina ve yunus gözlemlerine olan ilgi gitgide artıyor. “Efendim yunus terapisi çocuklara faydalıymış, psikolojik sorunlarına iyi geliyormuş”. Bilimsel bir kanıt olmadıkça bu tez esir tacirlerinin bir uydurmasıdır. Esir ticaretine son vermek için birlikte çalışacağız.

Prof. Dr. Bayram Öztürk

İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi, TÜDAV (Türk Deniz Araştırmaları Vakfı) Başkanı

http://www.yunuslaraozgurluk.com/node/240

 

Yunuslarda “Esaret X Özgürlük” – WSPA

Doğada…
Yunuslar hareketlerinde tamamen özgürdür. Bedenleri hız için yaratılmıştır ve eğlenmeyi çok seven bu varlıklar bu gerçekten faydalanırlar. Günde 64,5 km’ye kadar yüzebilirler. Okyanusun içinde kovalayacak sayısız yaratık ve keşfedilecek kocaman bir dünya olduğu için yunuslar suyun altında olabildiğince çok zaman geçirirler. Zamanlarının sadece %10-20’sini ise yüzeyde geçirirler. 20 dakikaya kadar nefeslerini tutabilir ve 500 metreden daha derine dalabilirler.
Tutsaklıkta…
Yunuslar içine kondukları su haznesinin veya tankının boyutları ile sınırlanmıştır. (Tüm yaşamınızı dolap kadar bir hapishane hücresinde kapalı olarak geçirdiğinizi düşünün.) Birleşik Devletler kanunları bir hücrenin sadece 9 metre uzunluğunda olmasını gerektirdiği için, yunus bir duvarla veya tel örgüyle karşılaşmadan fazla uzağa gidemez. Tutsak yunuslar, özellikle de su tanklarında tutulanlar, zamanlarının büyük bölümünü bir sersemleme ve uyuşukluk halinde geçirirken, durmadan küçük daireler çizerek yüzer veya suyun yüzeyinde hareketsiz bir şekilde yatarlar.

Doğada…
Yunuslar çoğunlukla diğer yunuslarla birlikte, organize ve birbirine sımsıkı bağlı takımlar halinde yaşarlar. Hepimiz gibi bu zeki ve sosyal yaratık da güvenlik, sevgi ve arkadaşlık arayışındadır ve bunları ait olduğu sürüde bulur. Sürüdeki sosyal bağlar yıllarca sürebilir, özellikle de beş yıl kadar birlikte olan annelerle yavruları arasında. Ayrıca bu ailede, yunus “teyzelerin” de yoğun anneler için bebek bakıcısı rolünü üstlendiği bilinir.
Tutsaklıkta…
Yunuslar sonsuza dek sürülerinden koparılır ve yıllarca yararlandıkları ve besledikleri güçlü sosyal bağlar birdenbire imha edilir. Yakalanma, aşırı derecede şiddetle gerçekleşen bir işlemdir, sadece yakalanacak hayvan için değil, bir aile üyesinin ani ve kalıcı kaybını yaşayan bütün sürü için son derece vahşicedir. Tutsaklık altında yetiştirilen yunuslar için de aynı derecede ıstıraplıdır. Bu hayvanlar, bir aileye ait olmanın rahatlığını ve zevkini hiçbir zaman yaşayamayacaklardır. Duygusal tecrite mahkum edilmişlerdir. Ayrıca kurabildikleri tek yakın bağ da –anneleriyle olan bağ- çok erken koparılır, çünkü genellikle ayrı hücrelere kapatılırlar veya başka bir parka ya da akvaryuma satılırlar.

Doğada…
Yunuslar doğal deniz suyunda yaşarlar.  
Tutsaklıkta…
Yunusların çoğu, hassas derilerine ve gözlerine ciddi zararlar veren kimyasal işlem görmüş yapay deniz suyu içeren su tanklarına kapatılır. Fakat deniz kenarında bir hücrede olmak bundan çok daha iyi sayılmaz. Bu hücreler genellikle kıyı gölü gibi tenha yerlerde, suyun okyanustaki gibi dolaşımda olmadığı alanlarda bulunur. Yunuslar sıradan bir insanın 4-5 katı oranında atık boşaltırlar. Sonuç? Kendi tuvaletleri içinde yüzmeye zorlanırlar.
Doğada…
Yunuslar muhteşem sonar yeteneklerini kullanmakta özgürdürler. Etraflarındaki dünyayı öğrenmek için bu yetilerini kullanırlar. Mercan kayalıklarının inceliklerini ve aralarında gizlenmiş olan canlıları keşfetmekten, çevrelerindeki balıklar ve diğer yunuslarla ilgili ve onlar için gölgelerde pusuya yatmış olabilecek yırtıcılarla ilgili bilgi toplamaya kadar. Sonarları onlara bilmeleri gereken herşeyi söyler. İnsanlar için görme duyusu ne kadar önemliyse, yunuslar için de sonar kullanımı o derece önem taşır.

Tutsaklıkta…
Yunuslar sonarlarını kullanma konusunda kısıtlanmışlardır. Canlı balık avlamak için onu kullanamazlar çünkü artık sadece eğitimcilerinin bir “ödül” olarak verdiği ölü balıklarla beslenmek zorundadırlar. Sualtı dünyasını keşfetmek için sonarlarını tam kullanıma sokamazlar çünkü kısır, beton tanklarda keşfedilecek hiç bir şey yoktur.
Doğada…
Yunuslar, birbirleriyle işbirliği içinde balık kovalamak ve yakalamak için saatler harcarlar. Yiyecek arama konusunda da uzmanlardır. Bu onlar için sadece gerekli bir tatbikat değildir, aynı zamanda eğlencelidir de. Yunusluk yapan yunuslar. Canlı avlarını kovalamak ve yakalamak onların tüm doğal yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlar: hızları, zekaları, sonar kullanımları ve iletişim ve işbirliği yetileri.

Tutsaklıkta…
Bir yunusun öğrendiği ilk şey, gerçek bir yunus olmasına izin verilmediğidir; doğal coşkusunu ve davranışlarını kısıtlamak zorundadır.  Aksine, emirlere itaat etmeyi ve ölü balık yemeyi öğrenmesi (ki özgür olsaydı bunu yapmayı aklına bile getirmezdi), ayrıca elle beslenmeyi kabul etmesi gerekir. Kendi yiyeceğini kovalama ve yakalamanın doğal heyecanı yunustan sonsuza dek alınmıştır.
Doğada…
En iyisini anne bilir. Bebek yunusun annesi ona okyanusta yaşaması için ihtiyacı olan herşeyi öğretir: Yırtıcılardan korunmak için sonarını nasıl kullanacağını, nerede yiyecek araması gerektiğini ve balıkları kovalayıp yakalamayı. Yavru yunus, sürüdeki diğer yunusları izleyerek ve taklit ederek de dalmayı, atlamayı, sıçramayı, dalgalarda sörf yapmayı ve iletişim kurmayı öğrenir.

Tutsaklıkta…
Yunuslar yemek konusunda eğitmenlerine tamamiyle bağımlıdırlar. Bu durum eğitmene, yunusu kontrol etmek ve insanların alkışlayacağı numaraları yapması konusunda onu ikna etmek için güçlü bir silah olur. Başka bir deyişle, eğitmen aç bir yunusun şunu anlamasını sağlar: eğer yemek ödülünü almak istiyorsa birkaç çemberin içinden atlamak zorundadır. Peki yunuslar doğada kuyrukları üstünde yürüyüp, seyircilere el sallayıp, insanları sırtlarında gezdirirler mi? Hayır. Ayrıca bu eğitimin yunuslar üzerinde çok zararlı bir etkisi vardır: Doğal olmayan davranışlar er ya da geç doğal olanların yerini alacaktır.

Kaynak: http://www.wspa-usa.org/

Çeviri: Işıl Karaelmas

http://www.yunuslaraozgurluk.com/node/87

Yorum bırakın